Gazetemiz Cumhuriyet, TBMM’nin çalışmlarına yeniden başlamasıyla siyasetin ana gündem maddesini “yeni anayasa tartışmasının” oluşturacağını ve başta TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş olmak üzere Cumhur İttifakı yetkililerinin muhalefetle “uzlaşı turlarına” başlayacağını gündeme getirmişti. Bu kapsamda iktidar kesiminin yeni anayasa tartışmaları kapsamında 1921 Anayasası çıkışı dikkat çekti.
KURTULMUŞ FİTİLİ ATEŞLEDİ
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 2 Nisan’da düzenlenen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı milletvekilleri iftar yemeğinde yaptığı konuşmada “1921 Anayasası’nda olduğu gibi katılımcı, güçlü bir anayasa yapma imkânı bu Meclis’te vardır. Bu bir fantezi değildir. Türkiye’nin demokratik standartlarının yükseltilmesi için bir zorunluluktur” ifadelerini kullanmıştı. Kurtulmuş ifadeleri muhalefet kanadında eleştirilere neden olurken, CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, 3 Nisan’da konuya ilişkin soru önergesi vermişti. Öztürkmen önergesinde “Kurtulmuş’a göre Atatürk’ün 1924’teki ilk Cumhuriyet anayasası kapsayıcı değilmiş de 1921 kapsayıcıymış. Hatta 1924 Anayasası’nı da ‘150 yıllık darbe anayasalarının’ arasına koyuyor. Atatürk’ü bir darbeci yapmadığınız kalmıştı. 100 yıllık Cumhuriyetimizin sağlayamadığı hangi kapsayıcılığı siz nasıl sağlamayı planlıyorsunuz? İlk dört maddeye dokunmayacağız diyorsanız, bunlara dokunmadan 1921 benzeri bir anayasayı nasıl yapacaksınız?” ifadelerini kullanmıştı.
“SALTANAT VE HALİFELİK RİSKİ”
Cumhuriyet, 1921 Anayasası tartışmalarını masaya yatırdı. Konuyla ilgili tarihçi ve hukukçulardan çarpıcı değerlendirmeler geldi. Tarihçi Prof. Dr. Hakkı Uyar, 1921 Anayasası’nın 24 maddeden oluştuğunu anımsatarak; “Klasik bir anayasadan farklı olarak sadece devletin temel kuruluş ilkelerini tanımlamaktaydı. Bunun dışında bir anayasada olması beklenen hak ve özgürlükler bölümü, anayasanın nasıl değişeceği gibi ayrıntılar bulunmuyordu. 1921 Anayasası, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinin anayasasıydı. İkili iktidar yapısının yarattığı sorunlara hiç değinmeyerek ve hatta kısmen 1876 Anayasası ile birlikte işleyerek iktidara fiilen el koyan Birinci Meclis’in meşruiyet kaynaklarından birini oluşturmaktaydı” dedi. Söz konusu anayasada güçler ayrılığının olmadığını ve tüm güçlerin Meclis’te toplandığını belirten Uyar, “1921 Anayasası Milli Mücadele’yi yönetmek için oluşturulan geçici bir anayasaydı. Bu anayasayı kalıcı hale getirmek hem üniter yapıyı zedeler hem de cumhuriyetin olmadığı saltanat ve halifeliğin olduğu bir dönemi geri getirme riskini taşır. Bununla birlikte Cumhuriyetimizin temel niteliklerinden olan laikliğin kaybını beraberinde getirir. Kuvvetler birliğine dayanan ve siyasal partilerin olmadığı bir anayasal sistem, bugünün dünyası açısından gerçekçi değildir. Güçlendirilmiş parlamenter demokrasiyle de bağdaşmayacaktır” diye konuştu.
“1921’E DÖNÜŞ SAVUNULAMAZ”
Hukukçu Doğan Erkan anayasaların yasama, yürütme, yargı gibi devletin temel organlarının kuruluşunu, işleyişini ve bu organlar arasındaki karşılıklı ilişkileri ve devlet karşısında yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen hukuk kuralları toplamı olduğuna dikkat çekti. Erkan, 1921 Anayasası’nın kuruluş Anayasası olduğunu belirterek “1921 Anayasası, doktrinde ‘Çerçeve Anayasa’ denilen dört maddeden oluşan bir anayasadır. 1921 Anayasası kuruluş dönemi içinde ele alındığında devrimci bir Meclis hükümeti anayasasıdır. Kurtuluş Savaşı yönetmiş ve buna yönelmiş bir meclisin asgari ve katı kurallarından ibarettir. Henüz kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi temel devlet organları ve ilkeleri düzenlenmemiştir. En önemlisi ‘Devletin dini islamdır’ ibaresi vardır ve henüz laiklik ilkesi düzenlenmemiştir. Tüm bu nedenlerle, bugünden baktığımızda, tüm anayasacılık gelişmelerini reddedip 1921 Anayasası’na dönüş savunulamaz. AKP sözcülerinin bu vurgudaki temel dertlerinin, 1921 Anayasası’nın devrimci yönünü değil, bahsedilen laiklik ilkesinin olmayışına ve kuvvetler birliği hükümlerine öykünme olduğu anlaşılmaktadır” dedi.
“AKP ÜLKEYİ HEP GERİ GÖTÜRDÜ”
Hukukçu Bülent Yücetürk, AKP’nin anayasa değişikliklerinde beklenen demokratik adımları hiçbir zaman atmadığını belirtti. Yücetürk, AKP’nin bu zamana kadar kendi lehine siyasi anayasal düzenlemelerde bulunduğunu değerlendirerek şunları kaydetti:
“En son 2017’de yapılan referandumda da anayasaların temel ruhuna aykırı yeni bir anayasa getirildi. Şimdi bu anayasayı da değiştirmek istiyorlar. Kurumsal yapıların demokratik işleyişini sağlayan düzenlemelerden daha çok AKP’nin siyasi varlığını devam ettirecek bir düzenleme yapmak istiyorlar. AKP pratiğinde yapılan her değişiklik ülkeyi geriye götürdü. AKP 1982 Anayasası’nda yaptığı değişikliklerle Meclis’i ve yargıyı işlemez hale getirdi. Mevcut anayasaya bile uymadılar. Eğer cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi süredürülecekse muhalefet ve iktidar bu sistemi ucubelikten kurtarmalı. Yani Meclis ve yargı erki etkin hale getirilip seçimler demokratik bir zemine oturtulmalı. Yargının hükümetin gölgesinden kurtarılması gerekiyor. Anayasada temel hak ve özgürlüklerin yasalarla sınırlandırılmasının önüne geçen düzenlemeler yapılmalı.”
GÜNDEM
11 Kasım 2024SPOR
11 Kasım 2024GÜNDEM
11 Kasım 2024SPOR
11 Kasım 2024SPOR
11 Kasım 2024GÜNDEM
11 Kasım 2024GÜNDEM
11 Kasım 2024