‘’Esad’a üç mesaj vermeliyiz: Bir; Suriye’nin toprak bütünlüğü için her türlü yardıma hazırız. İki; Türkiye, Suriye’nin yeniden ayağa kalkması hususunda kararlı. Üç; Türkiye’nin gücü Esad’ın da güvencesi olacak.’’
Emekli diplomat Uluç Özülker Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
– Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Düşman değildik Esad’ı davet edebiliriz” dedi. Bu noktaya nasıl gelindi?
“Esad Putin’le yakın bir ilişki içinde. Putin yakın çalışanlarından, güvendiği birini, 15-20 gün önce Şam’a gönderdi. Bu ziyaretin ardından hem Putin’den hem de Esad’tan net bir açılım geldi.”
‘ESAD YUMUŞADI’
– Esad daha önce sert açıklamalar yapmıştı, bugün aynı noktada değil mi?
“Hayır, değil. Esad söylemini yumuşattı. Putin de yakın zamanda Türkiye’ye gelecek. Seçime giden ABD’nin dünyada yarattığı kaos, kendi içindeki sorunları, Rusya’yla olan çekişmeleri ve Avrasya’nın başka bir noktaya taşınması gibi gelişmelerin olduğu bir ortamda Putin’in Türkiye’ye cebinde boş olmayan önerilerle geleceği izlenimi güçleniyor.”
– Putin ile görüşmede ana konulardan biri Suriye mi olacak?
“Hiç kuşkum yok. ABD, İsrail’le birlikte Orta Doğu’yu karıştırırken Rusya, Türkiye ile Suriye barışını sağlarsa çok ciddi bir adım atılmış olacak. Suriye ile barışın sağlanmış olması ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki politikalarını mutlaka ciddi şekilde etkileyebilecektir.”
‘ESAD’A ÜÇ MESAJ’
– Esad ile görüşmede Türkiye’nin çantasında neler olmalı?
“Biz Esad’a üç mesaj vermeliyiz. Bir; Barış içinde yaşayan bir Suriye, Türkiye’nin lehinedir. Dolayısıyla Suriye’nin bir an evvel toprak bütünlüğüne kavuşması için her türlü yardımda bulunmaya hazırız. İki; Suriye’de yatırımlar yapılacak, gelişmeler olacak… Tüm bunlar gerçekleşirken Türkiye, egemenlik ve toprak bütünlüğü hususunda hiçbir kötü niyete sahip olmadan Suriye’nin yeniden ayağa kalkması hususunda kararlı. Üç; Esad ile bir sorunumuz yok. Esad’ın yanında duracak bir Türkiye’nin gücü aynı zamanda Esad’ın da güvencesi olacak.”
‘BM’YE KOZ VERMEMELİYİZ’
– Peki sığınmacıların gönderilmesi meselesi?
“Türkiye’de bu insanlar “mülteci” diye adlandırılıyor, yanlış. Onlar sığınmacı. Mülteci dediğiniz anda BM’de bu işi kurtaramazsınız. BM’de kimlerin hakim olduğu belli. Türkiye çok dikkatli olmalı. Batı, bizim attığımız her adımı “insan hakları ihlali” olarak önümüze koymak için hazır bekliyor. AK Parti’nin Müslüman Kardeşler anlayışı kanımca doğru değildi. Buradan geri adım atıp bir düzlüğe çıkabilmek için aceleci davrandığımız zaman da altında kalır ve dışarıya büyük koz vermiş oluruz.”
‘BIÇAK KEMİĞE DAYANDI’
– Kayseri’de ve Suriye’de TSK’nın olduğu bölgelerdeki karışıklık için yorumunuz nedir?
“Son ortaya çıkan ayaklanmalarda tahrik var. Artık bizim yönümüzden bıçağın kemiğe dayandığı ve bu bağlamda barışı ihdas yolunda müdahale edebilme noktasına geldiğimizi ABD dahil, herkes kabul ediyor. Türkiye bu kararlılığın içinde. “Peki ne yapalım, Türkiye’yi içeriden karıştıralım” deniyor. Biz tarihte hep devlet kurduk ama hep de içeriden yıkıldık, bizi dışarıdan gelip de yıkabilen hiçbir güç olmadı. Bugün de maalesef bizi yine içeriden bölmeye çalışıyorlar.”
– Sığınmacıları kullanarak mı içeriden bölmeye çalışıyorlar?
“Türkiye’de halen 3 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacı olduğunu cumhurbaşkanımız ifade etti. Bununla beraber değişik çevrelerde toplam 14 milyon sığınmacının Türkiye’de bulunduğu iddiası da mevcut. ABD’nin bu bağlamda bunlara ulaşıp Türkiye’yi rahatsız edecek teşviklerde bulunduğunu düşünmek kanımca hata olmaz.”
‘TÜRKİYE’Yİ ATATÜRK’ÜN İLKELERİ KURTARACAK’
– Sınırlarımızdan birçok cihatçının geçtiği söyleniyor, bu grupların harekete geçme ihtimalini nasıl görüyorsunuz?
“Devletin elinde istihbarat kaynaklarımız marifetiyle elde edilmiş olan çok önemli bilgiler zaten mevcut.
MİT’in İçişleri Bakanlığı ile birlikte Suriye ve Irak’ta gerçekleştirmiş olduğu başarılı operasyonlar unutulmamalı. Bugün Irak’ta PKK, bitme noktasına geldiğini şikayetçi bir üslupla her gün dile getirmeye başladı, işte burada barışın izlerini görmek lazım. Ülkenin hakimi halktır ve var olan başarının temelinde halkın etki ve desteği üst düzeydedir. Ben bu halka çok güveniyorum. Türkiye’yi Atatürk ilkeleri kurtaracaktır. Kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor. Çok iyi bir kuşak geliyor. Ben onlara güveniyorum.”
– Esad ile görüşme gerçekleşirse uzlaşma çıkar mı?
“Suriye meselesinde Türkiye ile Esad’ın uzlaşması önem taşıyor. Türkiye ile Suriye arasındaki bir anlaşma ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde güttüğü politikayı da ciddi şekilde etkiyecektir. Suriye egemenliği altında kendi topraklarına yeniden sahip olacaktır. Bu arada Adana Mutabakatı’nın da hala yürürlükte olduğunu hatırlamak lazım.”
– Esad ile ailece görüşme noktasından buraya nasıl gelindi?
“Rusya’nın Esad üzerindeki nüfuzunu ve etkinliğini o dönemde şu anda olduğu gibi tam manasıyla kullanmamış olması, bu işin arka planında yatan husus. Putin’in yeniden seçildikten sonra burada barışı teşvik etmek noktasına gelmiş olabileceğini düşünüyorum. Şu anda Rusya’nın iki tane büyük üssü var orada. Ancak Rus mevcudiyeti kadar Türk mevcudiyeti de önemli.”
‘TSK BARIŞ GETİRDİ’
– Türkiye’nin öneminin anlamı nedir?
“Biz dahil herkeste “İdlib’e teröristler geldikten sonra bunlar çatışmaya yönelirlerse ne yaparız?” endişesi vardı. Ama ne oldu? TSK’nın mevcudiyetinin barış getirdiği konusunda kimsenin kuşkusu kalmadı.”
– Güneyimizde bir devlet kurulmaya çalışılıyor…
“Suriye üçe bölünmüş durumda. İlki İdlib dahil, kendi hududumuzu güvence altına alabilmek için geçici olarak bizim bulunduğumuz bölgeler. İkincisi Esad’ın olduğu topraklar. Üçüncüsü de ABD’nin olduğu bölge. İşte burada ABD’nin politikası fevkalade riskli ve bağnazlıkla dolu.”
– Ne açıdan?
“2 bin civarında ABD askeri var. YPG, PKK, PYD güçlerini orada hem eğiterek hem de onlara Türkiye’de dahi olmayan silahları vererek bir Kürt devletinin kurulması için ne gerekiyorsa yapıyorlar.”
– Yani BOP devam ediyor mu?
“BOP, ABD’nin bugün de vazgeçmediği, peşini bırakmadığı bir proje. Bu tez ortaya atıldığında yedi ülke sayılıyordu. Bu ülkelerin altısı bir yıkım içinde. Yedinci ülke İran’dı.”
‘ÇÖZÜMÜN YOLU TÜRKİYE’
– O halde bu görüşme ve uzlaşmaya karşı ABD’nin tavrı ne olur?
“ABD, Rusya ile düşman ve Ukrayna üzerinden bilek güreşi halindeler. Trump daha önce 20 millik yani yaklaşık 32 kilometredeki bölge için açıklama yapmış, “32 kilometrelik bir bölgede Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlama hak ve yetkisi var” demişti. O dönem ABD ile Rusya bir araya geldiler, anlaşmaya vardılar ve bölgedeki güvenliğin sağlanması konusu Amerika’nın da kabulüyle Rusya’ya bırakıldı. Bize de dönüp “Siz de Türkiye olarak bunun arkasında olun” dediler. Yani Rusya girecek, gereğini yapacak, Türkiye de burada Rusya’nın peşinden gidecek. Ama bölgede bir çatışma olmadan sorunu çözebilmenin yolu Rusya’dan değil Türkiye’den geçiyor.”
– ABD, Trump’ın söylediği “Türkiye’nin hak ve yetkileri” doğrultusunda davrandı mı?
“Amerika’nın Trump’ın ortaya koyduğu şekilde davranmadığı gayet açık. Ancak Trump’ın başkan olarak zamanı geçmedi. Yerine gelen Biden işi çıkmaza soktu. Putin de bütün yakınlaşma görümüne rağmen yer yer ikircikli bir tutum takındı.”
– ABD ile Rusya arasında Suriye konusunda bir mutabakat mı var?
“Kesinlikle. Benim düşüncem budur. Bunlar bir yandan düşman ama iş karşılıklı menfaatlere geldiğinde uzlaşı içine girebiliyorlar.”
‘HESAPLAŞMA NOKTASINDAYIZ’
– Türkiye burada nasıl bir denge politikası izlemeli?
“Orta Doğu’daki dengenin Türkiye ile ilişki yönünden birinci ayağı İsrail idi. Ama bu bitti. Çünkü Türkiye Gazze’den sonra Hamas’tan yana tutum aldı. Şimdi ne yaparsanız yapın Netanyahu’nun iş başında olduğu İsrail ile Türkiye’nin arasında işbirliği ve bunun ötesinde bir barış olabilmesi artık mümkün değil. Diğer yandan Türk ordusu içeride PKK’yı bitirdi. Nasıl oldu? Önce Irak ile uzlaştık. Çok net bir biçimde görüldü ki Türkiye, bir Kürt devletinin varlığını kesinlikle kabul etmeyecek. Diğer tarafta Ermenistan meselesi çözümleniyor. İran kendi yönünden başka bir boyuta doğru evrilmeye başlıyor. Azerbaycan Türkiye ile birlikte Kafkaslara hakim pozisyona geçti. Şimdi, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde yaratmış olduğu bölgenin ne olacağı, ne olmayacağı konusunun hesaplaşmasının yapılması noktasına girmekteyiz.”
– Nasıl bir hesaplaşma olacak?
“Biden’ın seçilme şansı görülmüyor. Trump geldiği taktirde İsrail ile ilgili politikasında büyük bir değişim beklememesi gerektiği münazarada ortaya çıktı. Ama Trump bölgede eğitim veren ABD askerlerini geri çekebilir. Silahlandırma sona erebilir. Bunu geçmişte de yaptılar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika bütün dünyayı yönetti. Ama ABD ve Avrupa ülkeleri hep beraber gerileme sürecine girdiler.”
– İlerleyen kim?
“Bugün ilerleyen Avrasya. NATO’nun karşısına artık Avrasya çıkıyor. Avrasya’ya en son iki başat İran ve Hindistan katıldılar. Biz de son toplantıda yer aldık.”
– Ancak Türkiye NATO üyesi…
“Bu çok geniş kapsamlı bir konu ama biz de niyet beyanında bulunabilecek noktaya geldik. Amerika, Batı’nın gerileme sürecinde olduğu gerçeğini hazmedemiyor ve yeni bir model düşünüyor. Ancak karşısında Avrasya var. Pentagon’un raporunda; Çin silahlı kuvvetlerinin 2030’a kadar ABD’yi yakalayacağı belirtiliyor. ABD endişe içinde. Bu nedenle Ukrayna üzerinden Rusya’ya diz çöktürmeye çalışıyor, Çin’e Tayvan üzerinden bahane yaratarak açılma politikasına gidiyor.”
– ABD Suriye’nin kuzeyinde neden bir Kürt devleti istiyor?
“Bölgedeki hakimiyetini perçinlemek istiyor. Bunu yapabilmek için de çıbanbaşı gördüğü ülkeleri elimine etmeye çalışıyor. İran’ı zayıflatıyor, Türkiye’yi içeriden vuruyor. Amerikan hegemonyasının bölge ülkeleri üzerindeki etkisini de en üst düzeye çıkarmış oluyor.”
– ABD bu amacını gerçekleştirirse Türkiye nasıl etkilenir?
“BATI DÜNYASI HAKİMİYETİ KAYBETTİ”
– Bugünkü dış politikayı nasıl buluyorsunuz?
“Biz bugün, Atatürk’ün düşüncelerinin olmazsa olmaz niteliğindeki çözümleri de içerdiği konusunda hem fikir olduğumuz bir noktaya geldik. 4 yıl öncesine kadar bütün komşularımızla, bütün ülkelerle kavgalıydık. Dönemin Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu yazdığı kitabın tatbikini yapmaya çalıştı. Ancak gelişme tam tersi oldu. Şimdi daha akılcı davranmaya, komşularımızla dost olmaya başladık. Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” çizgisinde kalınmasının Türkiye’nin bekasıyla ilgili sorunların da üstesinden gelmede çok önem taşıdığının idrakine vardık. Umuyorum ki hata yapılmaz. Çünkü 21. yüzyılda yeni bir yere doğru gidiliyor ve Batı dünyası artık bu yerin sahibi, mutlak hakimi olma özelliğini yitirdi.”
ULUÇ ÖZÜLKER KİMDİR?
1942’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nde okudu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. 1993-1995 yılları arasında Trablus Büyükelçiliği, 1995-1998 arasında AB nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği, 1998-2000 yıllarında Dışişleri Bakanlığı Avrupa İşleri Müsteşar Yardımcılığı, 2000-2002 yıllarında OECD nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği ve 2002-2005 arasında Paris Büyükelçiliği görevlerinde bulundu. 2006’da emekli oldu. Özel üniversitelerde lisansüstü derecede dersler veren Özülker, Akademik Araştırma Enstitüsü’ne bilimsel danışman olarak destek sağlıyor.
GÜNDEM
02 Aralık 2024SPOR
02 Aralık 2024GÜNDEM
02 Aralık 2024SPOR
02 Aralık 2024SPOR
02 Aralık 2024GÜNDEM
02 Aralık 2024GÜNDEM
02 Aralık 2024