Türkiye ve dünyadan 2 bine yakın çocuk hekiminin katıldığı 59’uncu Türk Pediatri Kongresi’nde “Çocuklar Masumdur” ana teması ile çocuk sağlığı ve hastalıklarıyla ilgili son bilimsel gelişmeler masaya yatırıldı.
Türk Pediatri Kurumu Derneği (TPK) tarafından 22-26 Mayıs tarihleri arasında KKTC’de gerçekleştirilen kongrede öne çıkan konular arasında çocuklardaki beslenme bozuklukları, aşı karşıtlığının tehlikeleri ve ezbere kullanılan vitamin, gıda takviyelerinin yaratacağı riskler yer aldı. Düzenlenen basın toplantısına, TPK Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, TPK Yönetim Kurulu Üyesi ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Özgür Kasapçopur, TPK Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Fügen Çullu Çokuğraş, Prof. Dr. Ertuğrul Kıykım, Prof. Dr. Çiğdem Aktuğlu Zeybek, Prof. Dr. Ömer Faruk Beşer, Prof. Dr. Cengiz Candan ile Prof. Dr. Nur Canpolat katıldı.
“HER ÇOCUĞA VİTAMİN GEREKLİ DİYE BİR ŞEY YOK”
Prof. Dr. Fügen Çullu Çokuğraş, çocuklarda yetersiz beslenme tehlikesine dikkat çekerek hastanede yatan çocuk hastalar arasında yapılan bir araştırmadan bahsetti ve “Beslenme yetersizliği oranları yüzde 11 ila 16 arasında kilo ve boy açısından malnütrisyon (yeteriz beslenme) mevcuttu. İlk 5 yaş çok önemli beslenme bozukluğu açısından. İlk 5 yaşta olan beslenme bozukluğu, daha sonraki hayatındaki birçok hastalık için son derece önemli bir kriter. Bu, sadece büyüme, gelişmeyle ilişkili değil. Nörolojik gelişimle, bağışıklık sisteminin gelişimiyle, daha ileride ortaya çıkabilecek olan birtakım hastalıklarla ilişkili. Sadece kilo değil, kaliteli kilo önemli gelecekteki hastalıklar açısından.” dedi.
Çocuklara ezbere vitamin verilmemesi gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Çokuğraş, “Bebeklerde ilk 2 yaşına kadar ve daha sonra da kışları D vitaminli mutlaka kullanıyoruz. Türkiye’deki annelerde demir eksikliği olması nedeniyle, 4’üncü aydan sonra mutlaka demir damlasına başlayın diyoruz. Ondan sonra ise ‘Mutlaka kullanın’ dediğimiz hiçbir şey yok. Vitaminler herkes için kullanılması gereklidir diye bir şey yok. Eksiklik var ise, beslenme bozukluğu var ise o zaman evet” diye konuştu.
“DOKTOR LİNÇLENİYOR NE OLDUĞU BİLİNMEYENLERE İNANILIYOR”
Prof. Dr. Ertuğrul Kıykım ise bu konuda sosyal medya üzerinden yayılan akımların çok büyük tehlike yarattığını belirterek şu uyarılarda bulundu: “Bu konuda da aslında aşı karşılığına benzer bir durum var. Şöyle ki, kontrolsüz bir yayılım var sosyal medyada. Yüzde 99’u doktor olmayan, başka başka kişiler. İçlerinde imam bile var! Bunu için çocuğunuza iyi gelecek, şunu almanız lazım, herkes bundan kullansın. Yani böyle bir tanımlama asla yok. Her çocuğun metabolizması birbirinden farklıdır. Şu takviyeyi herkes kullansın diye bir çıkarım asla olamaz. Ama instagram’da bizim de önümüze düşüyor. Bunu herkes içsin. Dediğim gibi imam da var, beslenme uzmanıyım diyen de var. 1 milyon takipçili olan influencer var. Ben kullandığım çok iyi geldi diyor, gönül rahatlığıyla herkes kullansın diye öneriyor. Bu platformlarda doktor linçlenirken bu önerileri yapanların kim olduğuna bakılmıyor. Aslında iş, çok tehlikeli boyuta gidiyor. Mesela geçenlere gördüm, her çocuk magnezyum kullanmalı diye bir açıklama var. Böyle bir dünya yok! Veya her çocuk balık yağı içmek zorunda değil. Balık yağı eşzamanlı kanamayı kolaylaştıran bir ürün. Çocuğun kanamalı bir hastalığı varsa bunu kullanamaz. Gıda takviyesi diye geçtiği için çok güvenli olduğu düşünülüyor ama kontrolsüz gıda takviyesi yetişkinlerde bile karaciğer disfonksiyonu, böbrekti hasarı veya kemikte bazı bulgulara yol açabiliyor. Bizim ülkemizde çok tehlikeli bir laf var: Ya bu bitkisel zaten” ifadeleri kullandı.
“BOY KİLO NORMAL AMA TÜKETTİĞİ SADECE KARBONHİDRAT”
Prof. Dr. Ömer Faruk Beşer ise bu konuda ana kuralın aslında “hekim kontrolü” kuralı olması gerektiğini kaydederek Instagram’dan, YouTube’dan önümüze düşen bu gibi paylaşımlardan ailelerin uzaklaştırılması gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Beşer, beslenme bozukluğunun sadece az beslenmekle ilişkili olmadığını da söyledi ve ekledi: “Çocuk alması gereken kaloriyi sadece ekmekten alıyor örneğin. Boyu, kilosu, görüntüsü normal gibi durabiliyor. Ama aslında orada da bozukluk var. Obezite veya yanlış içerikle beslenme söz konusu. Yani çocuğun boyu, kilosu iyi ama tükettiği sadece karbonhidrat. Yeteri kadar protein alamaması, büyümesi, zeka gelişimi, birçok fonksiyonu için alması gereken gıdayı alamaması durumu. Bunları da tespit etmek çok zor. Az veya fazla alımı tespit edebilmemiz lazım. Şimdiye dek yapılan çalışmalara baktığımızda yatan hastalar çocuklarda yüzde 11-16 arasında olan yetersiz beslenme oranı ayaktan başvuran çocuklarda da (deprem öncesinde) yüzde 5 ila 10 civarında. Depremden sonra bazı bölgelerde daha da kötüleşmiş olabilir bu durum” dedi.
“KORKUYORUZ ÇÜNKÜ ÇOCUK FELCİ, DİFTERİ YENİDEN GELEBİLİR”
TPK Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş ise aşı karşıtlığının korkutucu boyutlara ulaştığını vurgulayarak şu bilgileri verdi: “Korkuyoruz çünkü ülkemizde aşılanma oranlarının düşmesi bir tarafa, yurdumuza aşısız gelen çok sayıda çocuğun, göçlerin olduğunu biliyoruz. Onlardan gelebilecek çocuk felçli difteri gibi çok ciddi, şimdilerde artık Türkiye’de görmediğimiz ama iyi önlem alınmazsa maalesef yakında tekrar karşılaşmak zorunda kalacağımız birtakım hastalıklar var. Çocuklar sadece ailelerin çocukları değil, bütün toplumun çocuğudur. Aşı karşıtlığı toplum sağlığını riske sokan davranıştır. Çocukluk çağı aşıları zorunlu hale gelmelidir. Aşısız çocukların okula alınmadığı ülkeler var. Onun için yasal zorunluluk haline getirilmelidir. Ben burada Sağlık Bakanlığı’na çok ciddi bir iş düştüğünü düşünüyorum. Bizler ne zaman aşıyla ilgili bir şey söylesek, inanılmaz bir linç yiyoruz. Sosyal medyada ‘Sizin asacağız, keseceğiz, mahkemelerde sürdüreceğiz‘ bir sürü tehditle karşılaşıyoruz. Ama bakanlık yetkilileri bununla ilgili bizim yanımızda durmuyorlar. Daha yukarıdan, daha yüksek bir sesle, hatta birtakım yasalarla bunun önlenmesi gerekiyor” dedi.
“TARAMA KARŞITLARI DA EKLENDİ”
Prof. Dr. Çiğdem Aktuğlu Zeybek de aşı karşıtlığına topuk kanı tarama karşıtlığının da eklendiğini, bunun da bazı kalıtsal ve hasar bırakan hastalıkların erken tespiti açısından büyük bir tehlike yarattığını söyledi.
Prof. Dr. Zeybek, “Tam aşılı çocukların oranı 2008’de yüzde 80,5, 2013’de yüzde 74,1 iken, 2018’de yüzde 66,9. 2023 daha açıklanmadı, bu oran çok daha düşecek büyük olasılıkla. Bu aşı karşıtlığına şu anda tarama karşıtlığı da eklendi. Topuk kanı karşıtları, kanlar alınmıyor, tanılar gecikiyor. Bunlar da sosyal medyada çok etkili oluyorlar. Bunlar, çocuğun sağlıklı gelişmesini engelleyecek olan bir takım tepkiler. Derhal ve hızla önlem alınması gerektiğini düşünüyorum” diyerek sözlerini noktaladı.
GÜNDEM
05 Aralık 2024SPOR
05 Aralık 2024GÜNDEM
05 Aralık 2024SPOR
05 Aralık 2024SPOR
05 Aralık 2024GÜNDEM
05 Aralık 2024GÜNDEM
05 Aralık 2024